30 Ağustos 2016 Salı

Tekrar merhabalar,


Bugüne kadar yaptığım  gerek kişisel  gerek iş tüm seyahatlerimde takıntılı şekilde bir ön hazırlık
dönemi geçirmişimdir hep. Bazen abartı düzeyine ulaşsa da , bu detayları önceden planlamanın  kısıtlı sürelerde geçirilecek  gezilerde hayatı kolaylaştırdığını söyleyebilirim.

Route 61`i de kafamda ilk kurgulamaya başladığımda,  öncelikli yapılması gerekenler  hemen gözümün önüne gelmişti. Gidilecek en uygun dönem , erken uçak bileti alma avantajları, otel rezervasyonları , kiralık araba , hava durumu, takip edilmesi gereken  rota, konaklanacak şehirler, canlı müzik mekanları , bu mekanlarda hangi gün kimin çaldığı gibi gibi ...

Aslında geçmişte tüm bu hazırlıklar için uzun zamanlar ayırıp çok daha fazla uğraş vermek gerekirken ,  günümüzde internetin nimetlerini kullanarak oturduğumuz yerden yapabiliyoruz tüm programı. O nedenle artık ön hazırlık takıntılarımın üstesinden daha kolay ve çabuk gelebiliyorum.

Ancak Blues Highway'de  hakkını vererek seyahat etmek ve biraz olsun yolculuğun ruhuna girip daha fazla keyif alabilmek için farklı hazırlıklar yapmalıydım. Gezinin ana başlığını Caz ve Blues olarak belirleyince  bu müzikler hakkında temel düzeyde de olsa bilgilenmek gerekiyordu. Kısa bir kaynak taraması  sonucunda Türkçe basımı yapılmış iki kitaba ulaştım.

İlki  Joachim E. Berendt`in Caz Kitabı. Oldukça detaylı bilgilerle,  başlangıcından bugüne kadar tüm cazı kapsayan , caz stillerinden önemli   müzisyenlere , cazın ögelerinden çalgılarına kadar detaylandırılmış bilgilere ulaşılabilecek çok güzel bir kaynak. Sonuna eklenen diskografi bile başlı başına bir caz tarihi.  Kitabı bir solukta okuyup bilgileri özümsemek pek mümkün değil. (586 sayfa ) Zaten ben de  tümünü  bitiremeden atlaya atlaya geçtiğim sayfalardan caz hakkında ana bir görüş sahibi olmayı amaçladım ilk etapta. Daha sonra detaylar için kesin döneceğim ama.






İkinci seçtiğim kaynak ise biraz daha spesifik olarak sadece Blues üzerine yazılmış bir el kitabı.Yazarı Gerard Herzhaft.  Blues'un doğuşundaki tarihsel ve sosyolojik ortamı çok güzel özetleyerek adeta bize 1800 li yılların son döneminden başlayıp bugüne kadar süregelen bir müzik masalı anlatıyor. Masalın ana kahramanları olan onlarca Blues efsanesini tek tek akılda tutmak pek kolay değil. O nedenle sizlere tavsiyem bu kitapları okurken yanınızda anında youtube'a ulaşabileceğiniz  bir mobil telefon veya tablet bulundurmanız. Böylece hikayesi anlatılan şarkıcı ve şarkıyı,  kitabı bitirmeyi beklemeden dinleme ve her dönemin   Caz ve Blues stillerinin nasıl değişip şekillendiğini  daha rahat ayırt etme fırsatınız olacaktır.






Bu rotayı takip ederek seyahat eden ve anılarını , görüşlerini kitap haline getirenlere ait  bir Türkçe çeviriye ulaşamadım maalesef. Amazon.com'dan yaptığım araştırma ile bulduğum iki kitap da tam istediğim bilgileri içeriyordu. Özellikle Richard Knight'ın yazdığı "Blues Highway , New Orleans to Chicago" tam bir müzik gezi rehberi . Route-61  rotasına sadık kalınarak belirlenen şehirler , bu şehirlerdeki çeşitli bütçelere uygun alternatif  konaklama ve yemek mekanları , canlı caz ve blues dinlenebilecek   kulüp ve barlar  , blues tarihi açısından  görülmesi gereken yerler. Açıkçası böyle bir gezi için harika bir kılavuz. Tek handikabı 2003'den sonra yeni basımının yapılmamış olması ve dolayısıyla güncelleme konusunda eksikliği. O dönemde bahsi geçen mekanların çoğunun  kapanmış olma olasılığı yüksek. Bakalım , göreceğiz artık kaçı hala ayakta.






Diğer ingilizce kitabım " Highway  61 , Crossroads on the Blues Highway " ise biraz daha yol hikayesi. Yazar Derek Bright bir ingiliz araştırmacı ve aynı zamanda bir blues müzisyeni. Kendi deyimiyle bu yolun seyyahlarına ışık tutmak için gördüklerini , yaşadıklarını paylaşıyor  kitapta.





Tüm kültürel yaratımlar gibi Caz ve Blues'un da doğduğu , geliştiği,değiştiği topraklardaki tarihi ve sosyolojik olaylardan bağımsız bir süreç geçirdiğini  düşünemeyiz. Özellikle Blues tarihinin Amerika'nın güneyindeki büyük plantasyonlarda pamuk toplayan Afrikalı kölelerin, çalışırken söyledikleri ve "worksong"  ile başladığını bilirsek,  o döneme dair Amerikan tarihini de gözden geçirmek anlamlı olacaktır. Bu nedenle  müzik ve gezi yazılarının yanı sıra,  çok fazla detaylı tahlillere girmeden okunacak Amerikan tarihi , gezilecek şehirlerdeki algımızı daha açık tutacaktır diye düşünüyorum. Zira Amerika denince akla gelen en önemli tarihsel başlıklardan biri olan Kuzey-Güney savaşları bu bölgede gerçekleşti ve siyasi sonuçları kadar Amerikanın sosyal, kültürel yaşamında da çok önemli değişikliklere neden oldu. Ben de o dönem hakkında Holywood filmlerinin sunduklarından öte bir bilgim olmadığını farkettim ve Amerikan Kültür Merkezi'nden yıllar önce aldığım aşağıdaki kitabı okudum. Ortaokul tarih kitaplarındaki "resmi tarih" şablonunda kaleme alınmış olsa da bilmediğim birçok ayrıntıyı öğrendim. Ama gerçek bir Amerikan tarihi bilgilenmesi için bu kitapla yetinmek hata olur bence.







Bu yolculuk boyunca kuşkusuz internet en çok başvuracağımız kaynaklardan biri olacak . Güncel rezervasyon, navigasyon , hava durumu gibi  konularda en elzem bilgilere internet sayesinde erişebileceğiz. Bu genel bilgilendirmelerin yanı sıra  yüzlerce sitede bu rota üzerinde gezen seyyahların paylaştıkları tecrübelere , yorumlara ulaşmamızı sağlayacak bu sanal dünya kılavuzu. Önceden belirlediğim bloglar not edildi. Onların içerisinde bir web sitesi var ki sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.  Malum Mississippi Blues'un ana vatanı. Mississippi Blues Vakfı tarafından hazırlanan bu web sitesi de eyalet içerisinde Blues ile ilgili görülmesi gereken tüm merkezleri listeleyip her biri hakkında detaylı bilgiler vermiş. Nerede ne görmeliyiz sorularına çok kolay yanıtlar bulacağız bu sitede. Özellikle "Blues Trial" başlığı altında kayboluyor insan, tavsiye ederim bir ara göz atın.

 The Mississippi Blues Trial










Tüm yukarıda bahsettiğim  yazılı ve görsel kaynaklardan edindiğim bilgiler çok önemli. Ama bir yıl boyunca öğrencisi olduğum  doremusic Akademi 'den hocalarım Murat Opus ve Ozan Boyraz ile yaptığım sohbetlerden bahsetmezsem sanırım bu hazırlık dönemi yazısı eksik kalır. Kendilerine bu gezi fikrimden ilk bahsettiğim günden itibaren beni sadece yüreklendirmekle kalmadılar hem müzik hem de Caz ve Blues üzerine engin bilgilerini bana aktararak bu müziğe olan ilgime bir rota çizdiler. Umarım dönüşte ben de kendi gözlemlerimi onlarla paylaşırım ve  daha derinlemesine Caz ve Blues üzerine konuşmaya devam ederiz.


Şimdi  yolculuk zamanı . Bir sonraki yazımda sanırım serüven başlamış olacak ve ben sizlere artık kendi yaşadıklarımı aktarmaya çalışacağım.

Bu akşam ikinci  yazımı tamamlarken  arka  fonda çalan  Charlie Haden Quartet 'in  "Always Say Goodbye" parçasıyla  iyi geceler diyorum sizlere. Arkanıza yaslanın, gözünüzü kapayın ve bırakın kendinizi müziğe.

Sevgiyle kalın , müzikle kalın...














15 Ağustos 2016 Pazartesi


" Aslında her şey 1986 yılının soğuk bir Ankara gecesinde ODTÜ yurtlarından CS 200 ödevini yapmak için bilgisayar laboratuvarına   giderken, walkman'den dinlenen "Brothers in Arms " albümünün dördüncü parçasının giriş solosu ile başlamıştı. 

Evet, Dire Straits ,  Michael Brecker ve Your Latest Trick .



Belki o gece, 30 yıl sonra çıkılacak yolculuğa dair hiçbir belirti yoktu ama  Tenor Saksafonun büyüleyici ezgisi çoktan duyu nöronlarını etkisi altına almaya başlamış ve sonraki yıllarda müzikten alınacak hazzın rotasını çizmeye koyulmuştu bile. "

Sanırım ilk blog sayfama böylesine edebi bir giriş havalı oldu :) Ama tüm yazıyı aynı şekilde sürdürmem zor görünüyor. O nedenle ilk yazıda edebi dili şimdilik biraz terk edip , sevgili okuyucuyu  böyle bir blog açmama neden olan yolculuk hakkında , 5N 1K adımlarının yardımıyla  bilgilendirmeye başlayayım.

Serüvenin detayları için sonraki günleri ve tabii ki yolculuğu beklememiz gerekecek.

Hadi o zaman...

NEDİR bu Blues Highway ?


Malum , Amerikalıların "Road Trip"leri pek ünlüdür. Ülkede toplu taşıma ağı  diğer gelişmiş ülkelere göre daha zayıf olduğundan (bu durum ağı kuramadıklarından değil ,bilinçli bir tercih)  ,otobüs , tren gibi araçlarla karadan seyahat alışkanlıkları pek  oluşamamıştır. O nedenle Amerikalılar   arabalarına, karavanlarına, motosikletlerine atladıkları gibi ülkeyi doğudan batıya, kuzeyden güneye tek başlarına , çekirdek aile ile veya  küçük arkadaş gruplarıyla gezmeyi pek severler. Bu kara yolu ile yapılan seyahatlerin rotalarından bazıları ( Route 66 , Big Sur )  zamanla çok popüler olmuş ve sadece Amerikalıların değil bu ülkeyi ziyaret edenlerin de yıllardır ilgisini çekmeye devam etmişlerdir. İnsanları bu maceraya iten ve kilometrelerce yol yapmalarından keyif aldıran  güdü geçmişlerindeki / genlerindeki  göçebe kültürü olabilir mi diye düşünmüşümdür hep.  Neyse,  bu konuyu başka gündemlerde konuşuruz sonra.

İşte  Blues Highway , diğer adıyla Route 61'da bu yol maceralarından birisi. Blues Highway'i diğerlerinden farklı kılan şey ise yolculuk sırasında  görülen  şehirler , tanışılan insanlar , alınan tadların  yanı sıra bugün dünya üzerinde en çok dinlenen  müzik türlerine kaynak olan Blues ve Caz'ın doğduğu, geliştiği toprakları boylu boyunca geçmesi. Yani beşinci duyumuz da oldukça keyif alacak bu rota üzerindeki tüm duraklarda.


NEDEN gidilsin ki taa oralara kadar?


Doğru, günümüz teknolojisinin bizlere sunduğu imkanlarla birkaç tıklama sayesinde ulaşabildiğimiz bilgiler , görüntüler , müzikler varken ne diye millerce uçup yine kilometrelerce direksiyon sallayıp üstüne bir de paralar harcayalım ki ?

Galiba bu soruyu  " membaından su içmenin keyfine varmak " şeklinde yanıtlayabilirim. Blues ve Caz , bir müzik türü olmasının ötesinde , doğduğu toprakların yaşam biçimleri, doğası  ve üretim ilişkileriyle şekillenmiş gelişmiş ve günümüz dünya müziğini yönlendirmeye devam eden bir kültür birikimi.  Her ne kadar bu müziklerin ilk olarak çalınıp  söylenmeye başlandığı  1800'lü yılların son çeyreğindeki  Amerika ile bugünün dünyasının gerçeklikleri arasında oldukça önemli farklılıklar olsa da, o büyüleyici tınıların çınlamaya başladığı ve daha sonra şekilden şekile girip bugüne kadar geldiği topraklarda bulunmak çok heyecan verecektir diye düşünüyorum. Bakalım öyle mi olacak.

NE ZAMAN gidilmesi planlanıyor?


Biletler alındı , 2 Eylül'de İstanbul'dan Chicago'ya uçuluyor , 16 Eylül'de Houston'dan İstanbul'a dönülmüş olunacak. Yani dolu dolu on beş gün .

NERELER  görülecek peki?


Böyle bir tur için idealde kaç günlük bir plan yapılması gerektiği hakkında net bir fikrim yok. Kişilerin turdan beklentilerine ve zaman kısıtlamalarına göre değişiyordur sanırım görülmesi gereken yerler.

Öncelikle Route 61 'in dünyanın dördüncü en uzun nehri olan Mississippi boyunca  Kuzeyde Chicago'dan başlayıp Güneyde New Orleans'a kadar yaklaşık 1300 millik (2100 Km) bir yolu takip ettiğini düşünürsek,  kısıtlı sürelerini ayıracak gezginlerin de duraklarını  iyi planlaması gerecektir. Ben de kendimize ayırabildiğimiz on beş günü düşünerek ve  bu turu daha önce yapanların önerileri ile ilk aşamada konaklanacak yerler için şöyle bir rota çizdim.

Chicago --> St.Louis-->Nashville--> Memphis--> Greenville-->Vicksburg-->New Orleans

Her bir şehirde kaçar gece kalınacağını sanırım o şehir ve civarında neye ne kadar zaman ayırma isteğimize göre belirlenecek. Yani biraz da oluruna bırakacağız.Belki de yeni şehirler ekleriz listeye.

NASIL bir yolculuk olacak sence ?

Valla güzel olacak herhalde :) Yaklaşık iki yıldır kafamda kurgulayıp, ön çalışmasını yaptığım böyle bir seyahati heyecanla bekliyorum. Olumsuz anlamda beni ne kadar şaşırtabilir ki? Yeni yerler görmeyi, yeni insanlarla tanışıp yeni tadlar almayı ve üstüne en sevdiğin müziği kendi beşiğinde canlı dinleyebilme ayrıcalığını düşündüğümde "ne kadar şanslıyım " diyebiliyorum.

KİM veya kimler yol arkadaşların?


Hani yazının başında her şeyin başladığı soğuk bir ODTÜ gecesi vardı ya, işte o günlerde başlayan ve bugüne  kadar kesintisiz süren dostluklar bir arada olacak bu yolculukta. Her biri nevi şahsına münhasır üç arkadaş. Üçü de birbirini çok iyi tanıyor. Üçü de zaman zaman huysuz. Üçü de bir arada olmaktan keyif alıyor . Biz onlara kısaca   " dudes" diyelim isterseniz. Galiba yolculuğun ilerleyen günlerinde fotoğraflarla süsleyeceğim bu sayfalarda kendilerini görme şansınız da olacak. Bakalım ...


Herhalde biraz fikir sahibi olabildiniz gezi hakkında.  Bu ilk yazıyı sonlandırmadan önce , siz  sevgili okuyucuların bizimle birlikte  Route 61'de  yola çıkarken  umdukları fakat bulabilecekleri konusunda da birkaç ipucu vermek isterim.

Daha önce herhangi bir blog tecrübem yok , Günlüğüm olmadı hiç. Çıktığım yolculukları, yaptığım seyahatleri hep sözlü aktardım başkalarına. Aklımda kalanları, unutamadıklarımı , çok beğenip de "hah !  bunu mutlaka O'na anlatmalıyım" diye düşündüklerimin bir kısmını da döndüğümde unuttum belki de. Bu sefer istedim ki güzel geçeceğini umduğum bu on beş günlük yol macerasını bir şekilde kayıt altına alayım.

Yolculuğun ana başlığı " Blues ve Caz" olduğundan müziğe dair konuların daha çok yer almasını planlıyorum bu blogda. Ancak yazılanların teorik veya akademik bilgiler içermeyeceğini de söylemek isterim.Onun için yeterli donanımım yok şu aşamada.  Bolca mekan fotoğrafları, o mekanlara ilişkin bilgi ve hikayeler, canlı müzik ortamlarında izin alınabildiği sürece çekilen video ve ses kayıtları ve bu müziği yapanlarla gerçekleştirebilecek olası söyleşiler. Galiba büyük bölümünde bunlarla karşılaşacaksınız.

Ayrıca rota üzerindeki şehirlere gitmeyi planlayanlar için yardımcı olabilecek , kendi gözlemlerimiz doğrultusunda  küçük ipuçları da eklenecektir kuşkusuz.

Bugünden baktığımda  blogu her gün düzenli olarak güncelleyebilecek miyim pek emin değilim. Ama mümkün olduğunca yazamadığım günlere dair bilgileri de ekleyerek kesintisiz bir yol günlüğü tutmaya çalışacağım.

Bir sonraki yazımda  yolculuk başlayana kadar geçen hazırlık döneminde neler yaptıklarımı sizlerle paylaşmayı planlıyorum. Başlangıç düzeyinde de olsa  Blues ve Caz konusunda temel  alt yapıyı oluşturacak kadar  bilgilenmek , bu müziğin gelişmesinde büyük yeri olan efsanelerin unutulmaz parçalarını dinlemek , görülecek şehirlere ait kısa tarihi ve toplumsal bilgileri edinmek sanırım yolculuğu daha keyifli kılacaktır.  Hala okunmamış kitaplar, dinlenmemiş müzikler var. Üç hafta kaldı ve zaman hızla geçiyor.

O zaman önümüzdeki günlerde görüşmek umuduyla  plakları çevirmeye başlayalım . İlk durağımız için Blues efsanesi Robert Johnson'a kulak verelim   " Sweet Home Chicago". 

Sevgiyle kalın , müzikle kalın ...